“Yok artık, bu videoyu tamamen unutmuştum! Bunca yıldır bunu saklamış olman çok güzel!” Arkadaşlarımın bu cümleyi farklı varyasyonlarını duymak, 6 TB’lık iCloud hesabımın doğru bir karar olduğunu kanıtlıyordu. Yıllardır kendimi grubun tarihçisi gibi görüyor, her etkinliğin en küçük anlarını kaydediyordum. Ta ki bir gün, 867 GB’lık Google Fotoğraflar uygulamama erişemeyince yerde ağlarken bulana kadar. Belki abartılı bir tepkiydi, ancak arkadaşlarımın “Onlar sadece fotoğraf, dur kaç GB dedin?” diye tepkisi beni daha da endişelendirdi. Araştırdığımda endişemin gerçek olduğunu anladım: Ben bir dijital istifçiydim.

Dijital Istifçilik Nedir?

2015'te İngiliz Tıp Dergisi'nde yayınlanan bir vaka raporunda, dijital istifçilik, istifçilik rahatsızlığının bir alt grubu olarak tanımlandı. Raporda, haftada binlerce fotoğraf çekip hiçbirini silmeyen bir adamın durumu anlatılıyordu. Dergi, dijital istifçiliği, “perspektifi yitirecek noktaya dek dijital dosyaları biriktirmek ve bunun sonunda stres ve dağınıklık ile sonuçlanması” olarak tanımlıyor. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı'nın beşinci baskısında istifçilik bir zihinsel bozukluk olarak sınıflandırılıyor, ancak internet kaynaklarını bir kenara bırakırsak, dijital versiyonuna dair çok az araştırma mevcut. 2022 yılında yapılan bir araştırmada ise, dijital istifçilik ile endişe arasında belirgin bir bağlantı olduğu tespit edildi. Bu durumun, dijital kültürün ve sürekli artan teknoloji kullanımının bir sonucu olabileceği düşünülüyor.

Endişe mi, Dijital Istifçilik mi?

İstifçilik Araştırma Grubu'ndan Nick Neave, dijital istifçiliğin bir "yumurta-tavuk ilişkisi"ne benzediğini söylüyor. Zaten kaygı seviyesi yüksek olan bireyler, dijital istifçiliğe daha yatkın olabiliyorlar ve bu durum daha fazla kaygıya yol açabiliyor. Güzel bir fotoğraf çekme isteği, kötü bir fotoğraf çekme ya da fotoğrafı silme endişesiyle bir sürü fotoğraf çekmeye dönüşüyor. Sonrasında da depolama alanı ve maliyet endişesi baş gösteriyor. Neave, resmi bir tanı olmasa da, benim dijital istifçi kriterlerinin tümünü karşıladığımı söylüyor. Bu durumun sağlık ve zindelik açısından olumsuz etkileri göz ardı edilmemeli.

Dijital Depolama Kabusum

On yıl öncesinden kalma sohbet ekran görüntüleri, Google Drive depolama alanım dolarsa diye açtığım birden fazla Instagram hesabı, yüzlerce GB'lık izlemediğim video görüşme kayıtları... Bunların hepsi, yıllardır devam eden bir birikim. En kötüsü de, bu birikimi temizlemenin çok uzun sürecek olması. İnternet, her geçen dakika çevrimiçi varlığım üzerinde daha fazla dijital varlık oluşturmaya devam ediyor. Kısa bir seyahat videosu için bile onlarca yedek video çekiyorum. Instagram ve TikTok'un bir gönderiye 20'den fazla fotoğraf koyma olanağı da işleri daha da zorlaştırıyor. Faturaların PDF'lerini indiriyor, ayrıca ekran görüntülerini de alıyorum, çünkü PDF'i bulamazsam diye endişeleniyorum. Gelen kutum spam dolu, ama hepsini silemiyorum. Kupon kodları veya uçak biletimin kopyası olabilir diye düşünüyorum. Bu yüzden depolama alanımın %96'sını kullandığımı gösteren kırmızı uyarıyı görmezden geliyorum. Bu durumun altındaki sebep, muhtemelen unutulma ve unutmaya yönelik bir korku.

Başlangıçta güzeldi. Küçük Hannah'ın fotoğraflarına baktığımda ya da kardeşimin çocuk sesini duyduğumda mutlu oluyordum. Ergenlik dönemimden Google Hangouts kayıtlarını arkadaşlarıma gönderiyor ve gülüyorduk. Ancak Instagram hikaye arşivinin, beş yıl sonra tüm videolarımı sabit fotoğraflara çevirdiğini öğrendiğimde hafızamın bir kısmını kaybettiğimi hissettim. Bu durum beni derinden etkiledi. Dijital istifçiliği aşmanın yollarını arıyorum. Minimalist bir yaşam tarzına geçiş yapmayı düşünüyorum. Umarım bu süreci atlatıp, daha hafif bir dijital yaşama kavuşabilirim.


Business Insider'dan Hannah Abraham'ın haberi, Erinç Eröz Türkçeleştirdi